Çocuk, bir öğrenci olarak kendisine güvenmeli, içindeki öğrencinin başarılı olacağına somut verilerle inanmalıdır.
Bir öğrenci, sosyal hayatın içinde ne kadar girişken, problem çözebilen, kendisini iyi ifade edebilen bir kişi olursa olsun, bu onun sınav anında da bu özgüveni sergileyeceği anlamına gelmez.
Belirli ağırlıklardaki cisimleri, kaslarınızın gücü oranında kaldırabilirsiniz.
İşte öğrencinin de belirli problemleri çözebilme, sınavlarda başarılı olabilmesi bilgi birikimi oranında gerçekleşebilir.
Öğrenci de kafasındaki bilgiler oranında kendisine güvenir.
Buna kısaca, ne kadar bilgi, o kadar öğrencilik özgüveni diyebiliriz.
Ailelerin ve de özellikle rehber öğretmenlerin, çocuktaki birey özgüven ile öğrencilik özgüveni ayrımını iyi yapmaları ve önlemlerini de buna göre almaları gerekir.
HEDEF BİLGİ DÜZEYİNE YAKIN OLMALIDIR
Öğrencilik özgüveninin önündeki, önemli engellerden biri de öğrencinin bilgi seviyesinin çok üstünde bir hedefe zorlanmasıdır.
Zorlanmasıdır diyoruz, çünkü hiçbir öğrenci, ulaşamayacağı bir hedefe kendiliğinden yönelmez.
Bunu onun aile ve eğitim çevresi yapabilir.
Öğrenciler, bilgi seviyelerinden %25 daha yüksek bir hedefe yöneldiklerinde, bu hedefi ulaşılabilir bir hedef olarak algılamakta ve çalışmalarını, mücadelelerini daha da arttırmaktadırlar.
Ancak bu %25’lik aralık açıldıkça, hedefe ulaşma inancı kaybolmaktadır.
İnanç kaybı ise, motivasyonu, konsantrasyonu ve odaklanma kabiliyetini büyük ölçüde azaltmaktadır.
Tam burada önce bazı eğitimcilerin sonra da ailelerin kaybolan inancını yeniden arttırmak için hedefi biraz daha yükseltme gibi hiç yapılmayacak bir şeyi yapmaları her şeyi daha da içinden çıkılamaz hale getirmektedir.
BAŞARI İHTİYACI ARTTIKÇA ÖĞRENCİ HEDEFİ KÜÇÜLÜR
Başarıya olan ihtiyaç arttıkça, öğrenci daha az riskli olan daha küçük hedeflere yönelir.
Aslında bunu öğrenci bilinçli olarak yapmaz; beynin fonksiyonel yapısı budur.
Risk ve tehdit halinde kendisini savunmaya alır ve güvenli alana çekilir.
Çünkü “kesin başarmalıyım” psikolojisi eş zamanlı olarak, “başarabileceklerime yönelmeliyim” anlayışını beraberinde getirir.
Peki çoğu zaman bilinçsizce ne yapılır? Çocuğun hedefi yükseltilir ve ona başarılı olma konusundaki zorunluluklar hatırlatılır.
Bunu takiben de çocuk, daha risksiz alana çekilir.
Üzerindeki baskı devam edeceğinden ve “ne oldu bu çocuğa” diye ailenin çözüm arayışını hızlandıracağından dolayı çocuk bunalım yaşamaya doğru gidecektir.
AİLELER ÇOCUĞUN DÜNYASINDAN ÇIKMALI
Öğrencilere, en büyük özgüveni, içsel değerlerinden gelen bir hedefe yönelmeleri verir.
Elimize kağıt kalem alıp, hedef problemi çözmeye kalkışmamız ve çocuğumuz için geliri en iyi mesleği aramaya çalışmamız hiçbir zaman olumlu sonuç vermez.
Ya öğrenci içsel hedef olmadığı için hedefe motive olmaz, ya da o meslek ona hiçbir zaman mutluluk vermez.
Severek, mutlulukla ve coşkuyla yapılan bir işe sahip olmak, çocuklarımızın gelecekte kuracakları aile ilişkilerini de olumlu etkileyecektir.
ÇOCUKLARIMIZ “DEĞER” SAHİBİ OLMALI
Çok para kazanmak, çok itibar sahibi olmak ya da çok başarılı olmak asla tek başına bir değer değildir.
Çocuklarımızı yaşama hazırlarken, onları, değer sahibi olmanın zenginliği içinde yetiştirmeliyiz.
Çok para var diye tıp isteyen bir öğrenci ile, ülkeme ve insanlığa tıp alanında hizmet etmeliyim diyen bir öğrencinin işe verdiği önem ve o işindeki mesleki başarısı asla aynı olmayacaktır.
Çocuklarımızın hedefini belirlerken onun kafasında oluşan değerlerle hedefin uyumlu olması çok önemlidir ve buna mutlaka dikkat edilmelidir.